"Demokratik Siyaset" Yol Haritası: PKK'nın Talepleri ve Türkiye'nin Ulusal Mutabakat Arayışı



"Demokratik Siyaset" Yol Haritası: PKK'nın Talepleri ve Türkiye'nin Ulusal Mutabakat Arayışı

Ankara, Türkiye – 13 Mayıs 2025 – Kürdistan İşçi Partisi (PKK), 12 Mayıs 2025 tarihinde yaptığı bir açıklamayla kırk yılı aşkın süredir devam eden silahlı mücadeleyi sonlandırdığını ve örgütsel yapısını feshettiğini duyurdu.  Açıklamada, bu "pratikleşme sürecinin Abdullah Öcalan tarafından yönetileceği ve yürütüleceği" belirtilirken, örgütün bu adımı Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası'ndan kaynaklanan "Kürt inkar ve imha siyasetine" bir tepki olarak çerçevelemesi dikkat çekti. 

 

PKK'nın bu tarihi kararı, Türkiye'de ve uluslararası alanda farklı tepkilere yol açarken, sürecin merkezinde yer alacağı belirtilen ve yaklaşık 25 yıldır İmralı Cezaevi'nde bulunan Abdullah Öcalan'ın gelecekteki rolü ve koşulları merak konusu oldu.  Örgüt, açıklamasında "demokratik siyaset hakkının tanınması ve kapsamlı yasal güvencelerin sağlanması" çağrısında bulundu. 

 

Öcalan'ın Rolü ve Beklentiler

 

PKK'nın fesih sürecini yönetmek üzere Öcalan'ı işaret etmesi, uzmanlar tarafından Öcalan'ın koşullarında bir iyileşme beklentisi olarak yorumlandı.  DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, "İmralı Adası'ndaki Öcalan'ın koşullarının değiştirilmesi, dış dünyaya açılması ve siyasi bir aktör haline gelmesi beklentisi" olduğunu belirtti.  Siyaset bilimci Doç. Dr. Zafer Yörük de Öcalan için "daha özgür koşullar" ve toplumla iletişim kurma beklentisi olduğunu ifade etti.  DEM Parti Eş Genel Başkanı Tayip Temel ise Öcalan'ın "süreci sonuçlandırmak için araçlara ve fırsatlara sahip olmasının" "temel bir gereklilik" olduğunu vurguladı.

 

Lozan ve Tarihi Anlatılar Gündemde

 

PKK'nın açıklamasında, örgütün Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası'na dayanan "Kürt inkar ve imha siyasetine" bir tepki olarak ortaya çıktığı ifadesi, Türk hükümet yetkilileri tarafından endişeyle karşılandı.  AKP Sözcüsü Ömer Çelik ve parti üyesi Şamil Tayyar, bu pasajları "kabul edilemez" olarak nitelendirdi.  Deneyimli gazeteci Taha Akyol, silah bırakmayı "fevkalade memnuniyet verici" bulmakla birlikte Lozan referansını "endişe verici" olarak değerlendirdi.  Prof. Dr. Mesut Yeğen ise Lozan'ın Türkler için Cumhuriyet'in tapu senedi, Kürtler için ise topraklarının parçalanmasının ve haklarının inkarının başlangıcı olarak görüldüğünü belirtti.    

 

Kürt milliyetçi perspektifinde Lozan, Kürtlerin yaşadığı toprakları bölen ve Kürt kimliğini tanımayan bir antlaşma olarak görülüyor.  Daha önceki Sevr Antlaşması'nda Kürtler için özerklik ve bağımsızlık potansiyeli içeren maddeler bulunuyordu.    

 

Tepkiler ve Gelecek Beklentileri

 

PKK'nın kararına Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) "barış yolunda tarihi bir dönemeç" olarak olumlu yaklaşırken , Türk hükümeti (AKP kanadı) açıklamayı "önemli bir adım" olarak tanımladı ancak sürecin yakından izleneceğini ve tüm bağlı grupların silah bırakması gerektiğini belirtti.  Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ise gelişmeyi memnuniyetle karşılayarak kalıcı barış için samimiyet, yasallık ve demokratik meşruiyet vurgusu yaptı.  Avrupa Birliği (AB), Türkiye'yi siyasi bir çözüm için "anı yakalamaya" çağırdı. 

 

Uzmanlar, sürecin başarısının "demokratik siyaset" ve "yasal güvenceler" gibi kavramların nasıl tanımlanacağına ve uygulanacağına bağlı olacağını belirtiyor.  Silahların teslim süreci, militanların akıbeti ve YPG/SDF gibi bağlı grupların durumu belirsizliğini koruyan önemli başlıklar arasında.    

 

Türkiye'nin on yıllardır süren ve 40.000'den fazla insanın hayatını kaybettiği bir çatışmayı sonlandırma potansiyeli taşıyan bu yeni süreç , hem iç siyasette hem de bölgesel dinamiklerde önemli yansımalar yaratma potansiyeline sahip. Ancak geçmişteki başarısız barış girişimleri  ve derin güvensizlik, önümüzdeki yolun zorluklarla dolu olabileceğine işaret ediyor.

Lozan Antlaşması Nedir?


Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan (Lausanne) şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) temsilcileri ile Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı (Yugoslavya) temsilcileri arasında imzalanan barış antlaşmasıdır. Bu antlaşma, Türk Kurtuluş Savaşı'nın ardından, Birinci Dünya Savaşı'nın galip devletleriyle yeni kurulan Türkiye devleti arasındaki çatışmayı resmen sona erdirmiş ve modern Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası alanda tanınan sınırlarını ve egemenliğini tesis etmiştir.

Kimlerle ve Ne Zaman İmzalandı?

  • Tarih: 24 Temmuz 1923
  • Taraflar: Bir yanda Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, diğer yanda ise Birinci Dünya Savaşı'nın İtilaf Devletleri olan Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı.

Antlaşmanın Temel Nitelikleri ve Önemi:

  • Yeni Türkiye'nin Tanınması: Lozan Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu'nun fiilen sona erdiğini ve yerine Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğunu uluslararası alanda tescil etmiştir.
  • Sınırlar: Türkiye'nin bugünkü sınırlarını (o dönemde Hatay hariç) büyük ölçüde belirlemiştir. Doğu Trakya ve Anadolu üzerindeki Türk egemenliği kabul edilmiştir.
  • Sevr'in Geçersizliği: Osmanlı yönetimine dayatılan ancak TBMM tarafından hiçbir zaman kabul edilmeyen Sevr Antlaşması'nı (1920) geçersiz kılmıştır.
  • Egemenlik Hakları: Kapitülasyonlar (yabancılara tanınan adli, mali ve idari ayrıcalıklar) tamamen kaldırılmış, böylece Türkiye tam ekonomik ve hukuki bağımsızlığına kavuşmuştur.
  • Boğazlar: Türk Boğazları (Çanakkale ve İstanbul Boğazları) için uluslararası bir komisyonun yönetimi altında serbest geçişi öngören bir rejim kurulmuş, ancak bu durum 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Türkiye lehine değiştirilerek Boğazlar üzerindeki Türk egemenliği tam olarak sağlanmıştır.
  • Azınlıklar: Türkiye'deki gayrimüslim azınlıkların (Rumlar, Ermeniler, Yahudiler) hakları güvence altına alınmıştır. Ancak, haber metninde de sıkça değinildiği gibi, Kürtler gibi Müslüman topluluklar bu azınlık tanımının dışında bırakılmış ve antlaşmada kendilerine özgü siyasi haklar veya özerklik tanınmamıştır. Bu durum, Kürt milliyetçi söyleminde Lozan Antlaşması'nın eleştirilmesinin temel nedenlerinden biridir.
  • Nüfus Mübadelesi: Türkiye'deki Rum Ortodokslar ile Yunanistan'daki Müslümanların büyük bir kısmının zorunlu göçünü (mübadele) düzenlemiştir.

Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti için bir "kuruluş belgesi" ve ulusal egemenliğin temel taşı olarak kabul edilirken, farklı yorumlara ve tarihsel tartışmalara da konu olmaya devam etmektedir. Özellikle Kürt sorunu bağlamında, antlaşmanın Kürtlerin siyasi ve kültürel haklarına değinmemesi, önemli bir eleştiri ve referans noktasıdır.